Korsanlık kelime anlamı olarak denizlerde ticaret gemilerine saldırı düzenleyerek yağmalayan, hırsız ve katil anlamına gelir. Korsanlık tarihi de hemen hemen denizcilik tarihi kadar eskidir. Yeryüzünde deniz ticaretinin başlaması ile birlikte korsanlık da hızla yaygınlaşmıştır.
İnsanlık, deniz ve okyanuslara hâkim olmaya başladığından
beri korsanlar daima var olmuştur. Hatta günümüzde dahi Afrika kıtası ve Latin
Amerika çevresinde hala varlıklarını sürdürmektedirler. Tarih boyunca korsanların en çok etki
uyandırdığı ve korkulduğu tarihler 15. Yüzyıldan başlayarak 19. Yüzyıl gibi
geniş bir zamanı kapsar. Günümüze kadar korsanlık tarihinde birçok korsan gelip
geçmiştir ancak bunlardan bazıları için kitaplar yazılmış, sinema filmleri
yapılmıştır.
Korsanlığın asıl merkezi uzun yüzyıllar boyunca Akdeniz
olmuştur. İlk korsanlar Fenikelilerdi, M.Ö.
2000’li yıllarda deniz ticaretine hâkim olan Fenikeliler
kanuni yollardan ticaret yaparken aynı zamanda karşılaştıkları başka ticaret
gemilerine saldırmaktan ve ganimetlerine el koymaktan geri durmuyorlar. Hatta
zaman zaman kıyı kasabalarına da çıkartmalar düzenliyorlardı. Roma
İmparatorluğu döneminde Romalı ve Yunan asillerden oluşan bir grup denizci
Akdeniz ve ege kıyılarında korsanlık yapmışlardır. Bazı kaynaklara göre bu
dönemde Roma İmparatoru Pompey’in de içinde bulunduğu bir gemiye saldırı
düzenledikleri ve Pompey’i esir olarak aldıkları söylenir. İmparator
korsanların elinden ancak yüklü bir fidye ödeyerek kurtulabilmiştir. İlerleyen
süreçte Roma İmparatorluğu’nun büyümesi ve fazla güçlenmesi sebebiyle Akdeniz
bölgesinde ki korsanlık fazlasıyla azalmıştır.
8. Yüzyıl ve11. Yüzyıllar arasındaki dönemde ise korsanlık tarihine Vikingler girerek büyük etkiler bırakmışlardır. Avrupa’da her kıyıyı yağmalayan Vikinglerin kendine has tarzları ise korsanlık tarihine damga vurmuştur. Gemilerinin önlerine işledikleri ejderha başı sembolü Vikingler ile oldukça özdeşleşmiştir. Vikingler genel olarak açık denizlerde çatışmayı tercih etmezler ve kıyı kasabalarına saldırırlardı. Ufak şehirleri ve kiliseleri yağmalamaları ile nam salmışlardır.
Korsanlık Ortaçağ döneminde siyasi ve ekonomik amaçları için büyük devlet tarafından teşvik edilmiştir. Hatta Akdeniz’de bunu en iyi uygulayan ise Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Özellikle Libya, Cezayir ve Osmanlı gibi topraklarında, Türk denizcileri hem Akdeniz hem Akdeniz dışındaki denizler de korsanlık yaparak Hristiyan deniz güçlerine oldukça büyük zararlar verdiler. Yarı bağımsız olan Osmanlı korsanları padişah emriyle savaş halinde oldukları ülkelerin kıyılarına ve gemilerine saldırırdı. Ancak asla barış halinde bulunan ve Müslüman ülkelerin gemilerine saldırı gerçekleştirmezlerdi. Yapılan bu saldırıların sonucu ganimetlerin bir kısmını kendileri alır bir kısmını da devlete verirlerdi. Düzenli ordu ile hareket etmeyen ama Osmanlı İmparatorluğuna bağlı olan korsan gemileri, genellikle malta da üstlenen Saint Jean şövalyeleri ile savaştıkları için Afrika’nın kuzey bölgelerini mesken tutmuşlardı. Ayrıca mürettebatlarında kuzey Afrikalı denizcilerde bulunuyordu. Osmanlı devletinde ise bunlara “deniz akıncısı” deniyordu. Korsanlıktan yetişmeyenler gerçek denizci olarak kabul edilmezdi. Bu durum 14. Yüzyılın sonuna kadar sürdü.
Osmanlılar 1500’lü yılların sonlarına doğru bu korsanları
düzenli donanmaya bağlamaya başladılar. Bilinen en eski korsanlardan olan
Turgut Reis ve Barbaros Kardeşler Osmanlı devletinin denizcilikte ki kurucu
kaptanları haline gelmişlerdir. Osmanlı devletinin Akdeniz’i bir Türk denizi
haline getirdiği k-yıllarda dünyanın öbür ucu olan Karayiplerde korsanlık tarihinin
altın çağı başlıyordu. Yeni Dünya olarak adlandırılan Amerika kıtasının
keşfiyle birlikte, İspanya ve Portekiz başta olmak üzere birçok ülke Amerika’nın
güney kesimini sömürgeleştirmiştir. Yağmalanılan altın, gümüş ve daha birçok
değerli maden ise Karayip denizi üzerinden Avrupa’ya taşınıyordu. O dönemde
yeni kıtanın güneyi İspanyolların hâkimiyeti altında idi. Papa 1494 yılında
Amerika’yı İspanyollar ve Portekizler arasında paylaştırmış ve Avrupa’nın diğer
sömürgeci ülkeleri olan İngiltere, Fransa ve Hollanda bu sürecin dışında
tutulmuştu. Bu sebeple devletler denizler üzerinde ki çıkar savaşlarını
korsanlar sayesinde ilerletti.
Korsanlar ve devletlerarasında yapılan bu anlaşmalar sonucu
korsanlar ele geçirdikleri ganimetlerin bir kısmını devletlere teslim
etmişlerdir. Bu sayede hem devlet hazinesi zenginleşmiş hem de korsanlara
denizler de rahat hareket etme özgürlüğü sağlanmıştır.
Bu dönemin en ünlü korsanlarından Francis Drake İngiltere’de
bir kahramandı ve kendisine sadece kraliçe tarafından verilebilen “sir” unvanı
bile verilmiştir. Hatta kraliçe ona “Benim sevgili korsanım” diye hitap ettiği
bilinir. Yine Henry Morgen, Kraliçe tarafından “sir” unvanı verilmiş ve Jamaika
valiliği ile onurlandırılmıştır bir korsandır.
Tarihte kanlı saldırılara ev sahipliği yapmış ve bulunduğu
dönemde çevresine fazlasıyla korku salmış korsanlar işte bu dönemde ortaya
çıkmıştır. Büyük devletlerin korsanlık için aldığı kararlardan sonra
devletlerin büyük donanmaları tarafından takibe alınan korsanlar kaçmak ve
gizlenmek için Karayipler ve Çin denizindeki adalara sığınmışlardır. Ve buradan
geçen İngiliz, Portekiz ve İspanyol Gemilerine saldırı düzenleyerek
yağmalamışlardır. Bu sebeple karayiplerin küçük adalarında korsanlar giderek
artış göstermiştir. Hatta bu durum öylesine karlı bir hale gelmiştir ki
dünyanın farklı noktalarından birçok maceraperest bu adalara yerleşerek
korsanlığa başlamışlardır. Bu şekilde 1739 yıllarına kadar devam edecek olan
Karayip korsanlığı devri başlamıştır ve korsanlığın altın çağı olarak
anılmıştır. Bu dönemde korsanlık merhametin olmağı hoşgörüsüz bir yaşam
tarzıydı. Temel fikir ganimet kazanmak için her şeyi yapabilmekti. Her gemi de
bir kaptan bulunur ve kaptanın atadığı iki adet subay bulunur. Ve kaptandan
sonra en rütbeli adamlardı. Tayfanın durumum kaptana bildirmek ve elde edilen
ganimeti, mürettebata eşit olarak dağıtmakla görevledir. Ayrıca kaptan
mürettebat tarafından seçilir ve eğer kaptanları bir gemiye saldırmayıp ganimet
elde edemezse kaptanlıktan atılırdı.
Aynı dönemde popüler olmuş başka bir korsanda Calico Jack
lakaplı John Rackham’dır. Karayip korsanlarında ki Jack Sparrow karakteri,
Calico Jack’ten esinlenilmiş bir karakterdir.
Korsanlar 18. Yüzyılda devletler tarafından alınan ciddi
kararlar ile tarih sahnesinden silindi. Ve korsanlık 1856 Paris kongresinde
devletler hukukunda suç olarak kabul gördü.
Yorumlar
Yorum Gönder