Unuttuk…
26 Eylül 2019 saat 13:59’da İstanbul’un güneybatısında
meydana gelen 5.8’lik sarsıntıyı unuttuk. Yaşanan gelişmelerle gündem öyle
hızlı değişti ki 9 ay önce yaşanılan ve en çok konuşulan konu artık tam
anlamıyla unutuldu. Etrafımızda ki herkes depremin ne zaman yaşanacağını, ne gibi
önlemler alınması gerektiğini ve kaç şiddetinde olacağını tartışırken şimdi tüm
dünyayı etkisi altına alan covid-19 salgını konuşulur oldu.
Uzun süredir İstanbul’da yaşanacak büyük bir depremin olacağı söyleniyor. Fakat ülkemizde neden bu kadar sık deprem oluyor? Büyük İstanbul Depremi ne zaman olacak? Tüm soruların cevabına buradan ulaşabilirsiniz. Ancak önce depremin ne olduğu ve nasıl oluştuğu hakkında biraz bahsedelim.
Dünya, üzerinde bulunduğumuz kara parçalarından oluşur bu kara parçalarına plakalar denir. Dünyanın merkez noktasına doğru inildikçe magma adı verilen ve erimiş kayaçlardan oluşan bir katman bulunur. Bahsettiğimiz plakalar dünyanın içerisinde sıvı şekilde bulunan magmanın üzerinde hareket ederler. Fakat bahsettiğimiz bu hareket oldukça yavaştır. Mesela Türkiye Arap plakası tarafından sıkıştırılması sonucu Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu dağlarını oluşturdu fakat bir süre sonra sıkışacak alan kalmadığında, Anadolu levhası batıya kaymaya başladı ve şuan Türkiye, her yıl 2 cm kadar batıya doğru kaymaktadır.
Yaşanan bu sıkıştırma olayında Anadolu, oluşan gerilime
dayanamayıp kırıldı bunun sonucunda ise de fay hatları oluştu. İşte Anadolu’nun
kuzey kıyılarında oluşan bu fay hattına KAF yani Kuzey Anadolu Fay hattı
diyoruz. Ancak yaşanan bu kırılmanın ardından sıkıştırma hala devam etti ve
bunun sonucunda ikiye ayrılan bu kara parçaları birbirine sürtünerek hareket
etmeye başladı. Sürtünme esnasında da birbirine takılan parçalar sonucunda
hareket durmaya zorlandı fakat Arap levhasının sıkıştırmaya devam etmesi sonucu
fay hatlarında gerilim birikti. Bu gerilim enerjisi yıllar sonra 7,9 büyüklüğü
ile 1939 Erzincan Depremini yaşattı. Bu deprem sonucunda Erzincan bölgesinde
bulunan enerji salınmış oldu. Böylece bu biriken enerji fay hattının sonraki bölümü
olan Tokat’a geçti. Yani Erzincan’da bulunan enerji buradan Tokat’a geçmiş
oldu. Böylece Erzincan depreminden 3 yıl sonra 1942 yılında 7.0 büyüklüğünde
tokat depremi gerçekleşti. Ve hemen 1
sene sonrasında ise 7.2 ile Kastamonu, Tosya – Ladik depremi, 1944’de 7.2
şiddeti ile Bolu - Gerede, 1952’de 7.1 ile Bolu - Abant, 1967’de 7.2 ile
Adapazarı ve son olarak 7.5 ile 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi yaşandı.
Fark edeceğiniz gibi deprem bölgeleri daima fay hattının
batısına doğru bir ilerleme kaydediyor. Deprem bilimcisi olmasanız da sıradaki
depremin İstanbul civarında gerçekleşeceğini tahmin etmek zor değil.
Depremin Nerede
Olacağı Tahmin Ediliyor, Peki Ne Zaman Olacağı Neden Tahmin Edilemiyor?
Jeologlar yeraltında gerçekleştirdikleri incelemeler sonucu
nerelerde enerji birikimi olduğunu tespit edebiliyorlar. Tespit edilen
çıkıntının yeri tahmin edilebilse dahi o çıkıntının nasıl bir şiddete kadar
dayanıklı olduğunu öğrenmek günümüz teknolojiyle bilinemiyor. Bu sebeple
depremin ne zaman olacağı hakkında sadece aralık belirtiliyor.
Pandemi sebebiyle unutulup geri plana bırakılan büyük
İstanbul depremi aslında günümüzde yaşanan salgından çok daha büyük bir tehlike
gösteriyor. Yaşanan salgın sebebiyle tüm ülkeler sağlık sistemleri için
harcamalarını artırdı. Fakat İstanbul gibi bir metropol de daha kitlesel can
kayıplarının olabileceği bir deprem için neden hazırlık yapılmıyor? Çünkü virüs
artık her yerde ve ona ulaşmak oldukça kolay yani üstümüzde her an baskısını
hissedebiliyoruz. Peki, yaşanacak bir depreme hazırlık yapılması için sürekli
öncü depremlerin mi olması gerekiyor?
Şuanda yaşanabilecek bir deprem senaryosunda tüm kaynağın
sağlık sistemine ayrıldığı da düşünülürse ülke ekonomisinde yaşanması muhtemel
büyük bir ekonomik krizi de yaşamak mümkün. Yaşanılacak depreme “Büyük İstanbul
Depremi” denildiği zaman çok büyük olacağı ve aslında kurtulmanın imkansız
olacağı gibi bir durum anlaşılıyor. Ancak riskli bölgelerde ki eski binalar
yenileriyle değiştirilseydi ve depreme hazırlıklı bir mimari gözetilseydi
böylesine gayet normal olan bir doğa olayı korkunç hale dönüşmezdi. Dünyanın
birçok ülkesinde alınan önlemler sayesinde yaşanan 8.0 şiddetinde ki bir
depremin bile kayıpsız şekilde atlatılması sağlanıyor.
Yaşanılacak olan Büyük İstanbul Depremi için uzman
görüşlerini dikkate almalı ve yapılması gerekenler hakkında bilgi edinmeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder