Bugünlerde hayatın her alanında, bilim ve teknolojideki
büyük ilerlemeler ve küresel sağlık krizinden kaynaklanan büyük ve hızlı bir
değişime tanıklık ediyoruz. Ancak bu değişimin nereye varacağına ilişkin hiçbir
fikrimiz yok.
Milyonlarca insan kendisini izole edip evlerine çekilirken
Koronavirüs salgını tam anlamıyla küresel bir soruna dönüştü. Aralık ayında
Çin'in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan ve üç ay gibi kısa bir zamanda bütün
dünyaya yayılan yeni tip Koronavirüs salgını küresel sistemi derinden sarsan
jeopolitik bir olgu haline geldi. Şimdiden ortaya çıkardığı etkilere bakılırsa
Koronavirüs salgını bildiğimiz küresel düzenin sonunu getirebilir.
Mevcut koronavirüs salgınıyla ilgili olarak, en çok “bundan
sonra ne olacağı” merak ediliyor: salgınının gündelik yaşamı değiştirdiğine
şüphe yok. Ama bu değişikliklerin kaçı kalıcı olacak?
Fransız astrolog ve fizikçi Nostradamus'un 16'ncı yüzyılda
yazdığı metinlerde, Çin'in Avrupa'yı bugünlerde yaşanacak bir salgın sürecinde
işgal edeceğini nasıl tahmin ettiği sorusu gizemini koruyor.
Salgının daha ne kadar süreceği henüz belli değil fakat
devam etmesi durumunda ekonomik krizinde aynı şekilde devam edeceği kesin. Tarihte,
dünya birçok ekonomik krize tanık olmuş ve bunların sonuçları birbirinden
farklı olmuş. Mesela 1929 ekonomik buhranında, kriz Amerika’dan başlayarak tüm
dünyaya yayılmış ve bu kriz sonrasında dünya çok büyük sıkıntılara şahit olmuştur.
1929 buhranı yaşanan kriz sonrası Mussolini, Hitler gibi diktatörler ortaya
çıkmış ve 2. Dünya savaşı patlak vermiştir.
Dünya üzerinde yaşanan tüm krizler kalıcı hasarlar meydana
getirmiştir. Mesela yakın tarih olan 2008 ekonomik krizinde yine Amerika’nın
mortgage kredileri sonucu ortaya çıkan kriz tüm dünyaya etki etmiştir. Dünyanın
önde gelen ekonomileri bol bol para basmalarına rağmen bu krizden hasar almadan
ve daha sağlam çıkan bir ülke vardır ve tabi ki Çin.
Bu krizde tüm dünya fakirleşmiş ve fakirleşen herkes daha
ucuz ürün alımına gitmiştir. Çin ise bu durumu fırsata çevirerek Çin malı olan
ucuz ürünlerin satışını yapar. Böylece yeni pazarlara ulaşarak en büyük
ihracatçı haline gelir. Fakat bu durumdan en çok Amerika rahatsız olur ama
artık çok geçtir ve dünyada üretim gücü ucuz iş gücüyle çinin elindedir.
Microsoft ve Apple gibi Çok büyük ulusal şirketler dahi maliyet ucuzluğu
sebebiyle üretim yerlerini Çin’e taşır. Hatta Çin öyle bir konuma gelmiştir ki
bazı ülkelerde araba fabrikalarının işleyebilmesi Çin’e bağlıdır. Çünkü Çin
parça temini konusunda tek adres haline gelmiştir.
Teknoloji alanında da büyük ilerleme kaydeden Çin dünyanın 1
numaralı internet alt yapısı ve 2 numaralı telefon üretici haline gelen “Huawey”
markasını dünya ile tanıştırmıştır. Bu durum Trump’ı fazlasıyla endişelendirir
ve Çin’e türlü çirkinlikler ile savaş açar. Bu iki büyük güç birbirlerine karşı
yüksek gümrük vergileri uygular fakat bu son derece sonuçsuz kalacak bir
çatışmadır. Bunun sebebi de küreselleşen dünyada iki ülkenin de birbirine
bağımlı hale gelmiş olmasıdır. Bu sebeple İlerleyen süreçte çeşitli anlaşma
adımları atılsa da pek fazla başarılı olamamıştır.
İşte durum bu şekilde ilerlerken Çin’de koronavirüs adı
verilen bir salgın başladı. Birçok Amerikalı ekonomist de bu durumla birlikte Çin’de
üretim yapan büyük şirketlerin Amerika’ya geri döneceğini savundu. Fakat daha
sonra Çin salgın krizini sağlam sağlık politikalarıyla yenmeyi başarırken bu
sefer Amerika salgının merkez üssü haline geldi. Ve şuan Amerika salgına karşı
büyük bir mücadele veriyor. Amerika ekonomisi tamamıyla krize girmiş durumda.
Öyle ki Amerika, 6 trilyon dolar ile tarihinde ki en büyük ekonomi paketini
açıkladı. Fakat uzmanlar sağlık sorunun çözülmeden ekonomik tedbirlerin işe
yaramayacağı düşüncesinde. Ayrıca ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü OECD, dünyanın
salgını atlatmasının uzun süreceğini ve 2020 ekonomik krizinin 2008 krizinden
daha sert olacağını söyledi.
Amerika Salgında Neden Büyük Darbe Aldı?
Peki, Dünya gücü Amerika bu salgında neden bu kadar büyük
darbe aldı?
Çünkü Amerika’da etkili bir sağlık sistemi yok. Sağlık
sistemi özel sektör tarafından ve tamamen karlılık ilkesi gözetilerek işliyor.
Bu sebeple sağlık giderlerini karşılayamayan halk kapitalizmin kurbanı olmaya
devam ediyor. Böylece tüm dünya, sağlık gibi önemli bir konunun kapitalizmin
kollarına bırakılamayacağını fark etti. Çin ise bu salgın döneminde yine krizi
fırsata çevirerek tüm dünyaya sağlık sisteminin etkinliğini göstermiş durumda.
Amerika dâhil birçok ülkeye yapmış oldukları yardım ile tam anlamıyla “artık
biz varız” dediler.
Avrupa Birliğinin Gösterdiği Tavır
Şimdi biraz da Avrupa birliğinden bahsedelim. Avrupa birliği
özü itibariyle dayanışmayı temsil etse de. Yaşanan bu salgında bu temel
ilkesini yerine getiremedi. Salgın sürecinde İtalya büyük sıkıntılar yaşadı ve
Avrupa birliğinden yardım istedi. Fakat Avrupa birliği, üyesi olan İtalya’ya
yardım eli uzatmadı. İtalya için yardım eli uzatan ülke ise yine Çin oldu.
Bunun sonucunda İtalya halkı Avrupa birliği bayraklarını yakarak sosyal medya
üzerinden eylem yaptı. Çinin yardım yaptığı başka bir ülke de Sırbistan oldu. Sırbistan
da yine İtalya gibi Avrupa birliğinden destek istedi fakat bir karşılık
bulamadı. Bunun üzerine Sırbistan Cumhurbaşkanı Avrupa birliğini çok sert
sözlerle eleştirdi.
Ayrıca Çin ve Küba İtalya’ya yardım etmek için uzman doktorlarını
İtalya’ya gönderdi. İtalya’ya gönderilen Kübalı doktor grubu, “hepimiz
fazlasıyla korkuyoruz fakat yapmamız gereken devrimci bir görev bulunmakta”
dedi. Bununla birlikte Küba, hiçbir ülkenin kabul etmediği İngiliz gemisini
kabul ederek yolcularını tedavi etmeye koyuldu. Küba’nın göstermiş olduğu bu
insani tavır Fidel Castro’nun yıllar önce yaptığı savaş ve sağlık hakkında ki
konuşmaları hatırlattı.
Uzmanlara Göre Salgın Sonrası
Uzmanlara göre Koronavirüs salgınının ortaya çıkaracağı
diğer bir sorun da “sinofobi” olarak ifade edilen Çinli karşıtlığı. Bazı
çalışmalar bu sorunu yabancı düşmanlığı anlamına gelen “zenofobi” kavramıyla
tanımlıyor. Bilimsel literatür de dahil olmak üzere, virüsün sürekli Çin ve
Vuhan'la birlikte anılması, Çinlilere karşı dünya genelinde bir tepkinin ve
negatif ayrımcılığın ortaya çıkmasına da sebep oluyor. Çin karşıtlığının en
fazla olduğu ülkelerden biri Japonya. Japonya’da trend olan sosyal medya
paylaşımlarında Çinliler için “biyoterörist” ifadesi dahi kullanılıyor.
Çinlilere yönelik tepkilerin artışının küresel turizmi de kötü etkileyeceği
söyleniyor. Bu sebeplerle Dünya sağlık örgütü hastalığın adını Kovid-19 olarak
tanımladı ve salgının bir ülke ismiyle ilişkilendirilmemesi gerektiği
bildirildi. Aynı sebeple, birçok bilimsel yayın ve medya kuruluşu, koronavirüs
ile Çin ifadelerini bir arada kullanmamaya başladı
Yaşanan salgın sonrasında dünyada değişmesi beklenen başka
bir konu ise özellikle Avrupa’da milliyetçilik akımının tavan yapacağı
düşüncesi. Salgının bu şekilde devam etmesi sonucu birçok ülke kendi ülkesine
kapanacak ve hatta gıda ihracatları yasaklanacak. Ülkemizde de hakim olan biz
bize yeteriz düşüncesi önem kazanacak ve ülkeler kendi kendine yetebilmenin
önemini kavrayacak. İnsanlarda 2008 krizinde de olduğu gibi devlete sığınma ve
devletsiz olmaktan korkma duyguları hakim olacak. Salgınla birlikte de dikkatler devlet
liderleri üzerine çevrilecek ve süreci iyi yöneten liderler itibar kazanırken
kötü yönetenler ise tarihin tozlu raflarında kaybolacak. Ayrıca uzmanlara göre
bazı ülkelerde rejim değişikliğinin yaşanabileceği de sıkça belirtilen bir
konu. Krizi yöneten liderler birçok acil durum önlemi alacak ve kriz
atlatıldığı zaman da liderler bu gücü ellerinden bırakmak istemeyecek. Örneğin salgın sebebiyle halkını daima her
noktada gözetleyen Çin gibi diğer ülkeler de bu gözetleme ve toplum kontrolünü
sürdürmeye devam edecek. Kısacası salgınla birlikte dünya, dijital diktatörlüğe
de merhaba diyecek gibi gözüküyor.
Yorumlar
Yorum Gönder