Ana içeriğe atla

Minimalizm: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel

Yeni bir şey satın aldığınız da mutluluk süresi ne kadar sürüyor? Alınan her yeni şey bizi tatmin eder mi? 

Genellikle yeterince tatmin etmez yada etmiş olsa bile kısa süre sonra hiç bir önemi kalmaz. Çünkü zaten onu almakla asıl ruhsal tatmine ulaşmak gibi bir şey mümkün değildir.




Bu yazıda size bir Netflix belgeseli olan "Minimalizm: Önemli şeylere dair bir belgesel" den bahsedeceğim. Bu belgesel son zamanlarda sıkça karşılaştığımız 'Minimalizm' kavramını açıklıyor. Peki nedir bu minimalizm? Minimalizm ne demek? Şimdi biraz ondan bahsedelim. TDK'ya göre henüz bir anlamı olmamakla birlikte etnik kökeni olarak "az", "basit" anlamlarına geliyor. Fakat bu kelime "az" anlamına gelmekle birlikte mimaride maddenin sade hali, özü olarak ifade edilirken musiki de ise harmoni basitliğini vurgulamak sebebiyle kullanılır.

Bir yaşam biçimi olarak kullanılan anlamı ve aynı zamanda belgeselde ki anlamı da budur. Çok daha geniş bir anlam içermektedir. Yaşam tarzı olarak bakacak olursak minimalizm az değil, gerekli şeyleri, gerektiği gibi, gerektiği yerde kullanmak anlamına gelir. Kısacası şeyleri amacına uygun kullanmak da denebilir.


Şuanda içinde bulunduğumuz tüketim toplumu daima ikinci bir ürüne veya yeni olan her şeye ilgi duymamızı gerektirir halde. Fakat bu belgeselde asıl olanı görmemizi sağlayacak birçok madde ve görüntü var. Belgeselde ki ana karakterler hayatlarını bu felsefeye adamışlar ve bu şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Ayrıca bunun için kitaplar yazmışlar ve turneler yaparak konferans veriyorlar. Hâlbuki ikisi de önce ki hayatlarında oldukça ileri seviye markalarda yönetici pozisyonun da görev almış kimseler fakat inandıkları yolun ne kadar doğru ve tatmin edici olduğunun farkına varmışlar.

Bu belgesel minimalizm hakkında bilgi edinmek isteyenler ve temel hatlarıyla giriş yapmak isteyenler için oldukça etkili bir yapım. Ayrıca belgeselin en sevdiğim sözünü de not almak istedim.

“İnsanları sevin ve eşyaları kullanın, çünkü tam tersi asla işe yaramaz.”










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihi Kaş Ve Büyülü Olympos-Çıralı

Antalya’nın en batısında yer alan küçük bir o kadar da şirin bir tatil beldesi Kaş. Turistlerin gözdesi konumunda olan Kaş Toros dağının yamacına Likyalılar tarafından kurulmuş. Tarihte Antiphellos, Habesos ve Andifli gibi bir çok isimle anılmış. Karia ve Likya Bölgeleri arasındaki bağlantıyı sağlayan yolların kesişme noktasında bulunan Antiphellos, aynı zamanda bir ticaret limanıymış. Tarihte olanlardan bu yana birçok uygarlığa ev sahipliği yaparak üzerinde tarihi izler bulunan antik kent, Roma Dönemi’nde önem kazanmış ve Bizans Dönemi’nde de piskoposluk merkezi haline gelmiş. DEV BEGONVİLLER VE TAŞ BİNALAR Aynı zamanda antik kent gezmekten hoşlanmayanlar ise Kaş’ın şahane kumsallarında güneşlenebilir, kanoya binebilir ya da yamaç paraşütü yapabilir. Kaş’ın merkezini balık lokantaları, hediyelik eşya satan şirin dükkanlar ve tur acentelerini kaplıyor.   Ara sokaklar ise tamamen bir yarım ada olduğunu dev begonvilleri ve taş binalarıyla belli ediyor. Daracık sokaklarda ...

İlklere İlk Yazım

Seneler; bir çok insan fazlasıyla şey yaşar bu zaman diliminde ve bir çok anı biriktirir. Aslında insanın senelerce en çok yaptığı şey susmaktır belki de ya bazen yeri değildir yada mantıksız gelir konuşmak. O yüzden yazıyorum bende bir zamandan beri. Ama burada farklıymış gerçekten sustuklarım hep bendeydi önceden şimdi başkaları da okuyabilir hissi var. Hem telaşlı hem mutluyum aslında. Bu mecraya  girmeden önce sürekli hangi konu hakkında yazabilirim diye çok düşündüm. Kesin bir konu belirleyemedim kafamda sonra fark ettim ki ben sadece yazmalıyım aslında konu önemli değil, sadece bir şeyler anlatmalıyım. İşte bu istekten ötürü de ilk blog yazımın içerisindeyim şuan. Her şeyin ilki için çelik gibi bir cesaret olmalı bence. Mesela okula ilk gittiğim günü hatırlıyorum da sanki o köpekli yoldan geçen ben değilim. İlk kız arkadaşın elini tutmak örneğin nasıl bir cesaret gerektirir bilirsiniz. Bu da benim bu mecrada ki ilk yazım ve her ilk gibi cesaret gerektirdi. Umarım sonucund...

Amasra'ya İsmini Veren Güçlü Kraliçe, Amastris

Bartın'ın şahane tatil köyü Amasra ile tanışmaya ne dersiniz... Amasra, bence Karadeniz'in en tatlı yerlerinden biri. Kuytu da köşede kalmış şirin ama bir o kadar da tarihiyle kişiyi büyüleyen yer. Şehrin gürültüsünden yorulduysanız ve balığınızı şöyle Karedeniz'in hırçın dalgalarına karşı ellerinizle özgürce yemenin tadına varmak istiyorsanız adresiniz kesinlikle Amasra. Birçok adasıyla göz dolduran Amasra mutlaka görülmesi gereken bir yerdir. 3000 yıllık tarihi ve hala içinde barındırdığı medeniyetlerle balıkçılık, çekicilik ve yerel sanatlarıyla mavi ve yeşilin buluşma noktası. İlk adı Sesamos olan Amasra antik çağda Paflagonya denilen bölgenin liman kentlerinden biri olduğu bilinmektedir. 13'üncü yüzyılda o zaman Cenevizlilerin elinde olan Amasra'ya Fatih Sultan Mehmet bir sefer düzenler ve şehre tepeden bakarak lalasına dönüp o meşhur sözü söyler, "Lala, lala!, Çeşm-i cihan bu m'ola" ve kaleye haber göndererek "Bu kadar güzel bi...