“Anne ve babamdan şikayetçiyim. Beni dünyaya getirdikleri için.” Zain
“İyi insanlar olacağımızı ve sevileceğimizi düşünmüştüm. Ama Allah bunu bizim için istemedi. Bizim ötekiler için paspas olmamızı tercih ediyor.” Zain
Bu sözler Beyrutlu yönetmen Nadine Labaki’nin 2018 yapımlı Kefernahum isimli başyapıtında geçiyor. Bu yazımda benim favorilerim arasına giren Kefernahum film analizi yapacağım. Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülünü alan film aynı zamanda Altın Küre ve Oscar’da Yabancı Dalda adaylık aldı.
Labaki filmin isminin ortaya çıkışı ile ilgili şunları söylüyor; “Kelime aslen Fransızcadan. “Kefernahum” kaos anlamına geliyor ve Fransız edebiyatında kaosu ifade etmek için kullanılıyor. İncil’deki bir köy ve çok kaotik olduğu için lanetlenmiş. Ve tarihe baktığımızda daha sonra kaosu, cehennemi, kargaşayı ifade etmek için kullanmaya başlamışız. O dönem saplantılı olduğum farklı temaların tamamını tahtaya yazdığımda filmin adı senaryoyu yazmaya başlamadan önce ortaya çıkmıştı. Burada çocuk hakları, bu çocuklara yapılan adaletsizlik, sınırların absürtlüğü ve var olduğunuzu kanıtlamak için bir belge gerekmesi gibi şeyler yer alıyordu. Bunların hepsini tahtaya yazdım ve tahtaya baktığımda bu “Kefernahum” gibi dedim; “Bu cehennem ve biz de cehennemde yaşıyoruz”. Filmin adı işte böyle ortaya çıktı.”
Kefernahum film yorumuna geçecek olursak, 12 yaşındaki Zain isimli ana karakterin 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldığı sahne ile başlıyor ve olayların öncesi anlatılıyor. Film gerçekten genel olarak çok fazla karanlık ve sıkıcı mekanlarda geçse de oyuncuların başarısı izleyenleri filmin içine çekmeye yetiyor. Oyuncuların da oyunculuk deneyimleri olmadığını da hesaba katarsak gerçekten hayran bıraktıran bir film.
Filmde en çok etkilendiğim noktalardan bir tanesi Zain'ın, Yonas adında ki bebekle tanışması ve ona karşı beslediği sevgi oldu. Çünkü filmi izlerken kendiniz Zain'in yerine koyduğunuz da hayattan ve insanlardan nefret eden, kimseye güven duymayan biri olarak hissedeceksiniz. Zain'in bu durumdayken böyle bir hayat yaşarken bile hala direnebilmesi sevgi içindi. Çünkü O sevginin belkide dünyadaki en güçlü duygu olduğuna inanıyordu.
Filmin başından beri izlerken en çok istediğim şey Zain'in sadece bir kez olsun gülmesiydi. Ama filmin sonunda ıslah evi gibi bir yerde bir belge için Zain'ın fotoğrafı çekiliyor. Tabi karakterimiz burada da asla gülmüyor. Fotoğrafçının Zain'ın gülmesini söylemesi üzerine yaptığı isteksiz ve buruk gülüş eminim izleyenlerin asla unutamayacağı sahnelerden biridir. Ve bu muazzam başyapıt bu sahne ile sona eriyor.Filmin kesinlikle daha da etkileyici olan yanı ise Zain'in gerçek hayatta da Suriyeli bir mülteci olması olmuş.
Benim kalbime değen bu film umarım birçok kişinin de kalbine değer. Şimdiden iyi seyirler...
“İyi insanlar olacağımızı ve sevileceğimizi düşünmüştüm. Ama Allah bunu bizim için istemedi. Bizim ötekiler için paspas olmamızı tercih ediyor.” Zain
Bu sözler Beyrutlu yönetmen Nadine Labaki’nin 2018 yapımlı Kefernahum isimli başyapıtında geçiyor. Bu yazımda benim favorilerim arasına giren Kefernahum film analizi yapacağım. Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülünü alan film aynı zamanda Altın Küre ve Oscar’da Yabancı Dalda adaylık aldı.
Labaki filmin isminin ortaya çıkışı ile ilgili şunları söylüyor; “Kelime aslen Fransızcadan. “Kefernahum” kaos anlamına geliyor ve Fransız edebiyatında kaosu ifade etmek için kullanılıyor. İncil’deki bir köy ve çok kaotik olduğu için lanetlenmiş. Ve tarihe baktığımızda daha sonra kaosu, cehennemi, kargaşayı ifade etmek için kullanmaya başlamışız. O dönem saplantılı olduğum farklı temaların tamamını tahtaya yazdığımda filmin adı senaryoyu yazmaya başlamadan önce ortaya çıkmıştı. Burada çocuk hakları, bu çocuklara yapılan adaletsizlik, sınırların absürtlüğü ve var olduğunuzu kanıtlamak için bir belge gerekmesi gibi şeyler yer alıyordu. Bunların hepsini tahtaya yazdım ve tahtaya baktığımda bu “Kefernahum” gibi dedim; “Bu cehennem ve biz de cehennemde yaşıyoruz”. Filmin adı işte böyle ortaya çıktı.”
Kefernahum film yorumuna geçecek olursak, 12 yaşındaki Zain isimli ana karakterin 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldığı sahne ile başlıyor ve olayların öncesi anlatılıyor. Film gerçekten genel olarak çok fazla karanlık ve sıkıcı mekanlarda geçse de oyuncuların başarısı izleyenleri filmin içine çekmeye yetiyor. Oyuncuların da oyunculuk deneyimleri olmadığını da hesaba katarsak gerçekten hayran bıraktıran bir film.
Filmde en çok etkilendiğim noktalardan bir tanesi Zain'ın, Yonas adında ki bebekle tanışması ve ona karşı beslediği sevgi oldu. Çünkü filmi izlerken kendiniz Zain'in yerine koyduğunuz da hayattan ve insanlardan nefret eden, kimseye güven duymayan biri olarak hissedeceksiniz. Zain'in bu durumdayken böyle bir hayat yaşarken bile hala direnebilmesi sevgi içindi. Çünkü O sevginin belkide dünyadaki en güçlü duygu olduğuna inanıyordu.
Benim kalbime değen bu film umarım birçok kişinin de kalbine değer. Şimdiden iyi seyirler...
Yorumlar
Yorum Gönder