Karadeniz gerçekten Türkiye'nin göz bebeği bir bölge fakat doğu Karadeniz bir başka güzellikler barındırıyor içinde. Bu yazımda Türkiye'nin en kuzeydoğusunda bulunan doğa harikası gölü anlatacağım.
Öncelikle Artvin'de iki adet Karagöl bulunuyor. Biri benim anlatacağım Borçka Karagöl, diğeri ise Şavşat Karagöl... Ben Seyehat süresi açısından kısıtlı zamanım olmasından dolayı Artvin'de sadece Borçka Karagöl'e gidebildim. Fakat eminim Şavşat Karagöl'de kesinlikle görülmeye değerdir.
Borçka Karagöl 1800'lü yıllarda bugünkü Klaskur yaylası'nın yakınında bulunan bir tepenin kayması sonucu Klaskur deresinin önünü kapatması ile oluşmuş. Borçka Karagöl Milli Parkı koruma altına alınmış 386 hektarlık bir alana sahip. Göl ve çevresi ise 5 hektarlık muazzam bir alan.
Artvin'e ulaştığımda ilk yaptığım şey Borçka Karagöl yol ayrımından Karagöl'e otostop çekmek oldu. Bence buraya ulaşımın en keyifli hali otostop, hele
bir de yolculuğunuzu pikap kasasında yapmışsanız her virajda karşılaştığınız doğa manzaraları sizi hayran bırakmaya yetiyor. Borçka Karagöl Milli Parkı'na giriş ücretli.
Fiyatlar şöyle:
Motosiklet : 6 TL, Araba : 9 TL, Minibüs : 25 TL (Ayrıca otopark ücreti vermeniz gerekmiyor.)
Yiyecek içecek açısından da girişte bir restaurant bulunuyor. Fakat biz şehir merkezinden aldığımız konserve tarzı yiyeceklerle geceyi geçirdik. Karagöl'e gitmeyi düşünenler için yanınıza kesinlikle almanız gerekenler arasında uyku tulumu ve yağmurluğu sayabilirim.
Konuklama açısından ise bölgede birçok pansiyon bulunuyor. Doğayla baş başa bir gece geçirmek isteyenler için ise kamp alanları mevcut. Göl çevresinden daha önceleri kamp atmak serbestken artık yasak hale gelmiş durumda. Biz de gölün biraz yamacında yol kenarında ormanın içerisine kamp attık.
Karagöl'e ilk girdiğimiz anda bizi yoğun sis bulunan bir alan karşıladı. Gölü görmek imkansızdı. Fakat yarım saat kadar sonra sisin kaybolmasıyla birlikte bu doğa harikası göl bizi yavaş yavaş kendisine hayran bıraktı. Bu manzara eşliğinde göl çevresinde turlayarak bol bol fotoğraf çektik. Gündüzü bile son derece karanlık olan bu alan geceleri zifiri karanlığa bürünüyor. Kafa lambaları ve el fenerleri de sisten dolayı çok fazla işe yaramıyor. Ama sabahın ilk saatlerinde göl kenarında yapılan kahvaltı dünyanın en lezzetli kahvaltısı diyebilirim.
Öncelikle Artvin'de iki adet Karagöl bulunuyor. Biri benim anlatacağım Borçka Karagöl, diğeri ise Şavşat Karagöl... Ben Seyehat süresi açısından kısıtlı zamanım olmasından dolayı Artvin'de sadece Borçka Karagöl'e gidebildim. Fakat eminim Şavşat Karagöl'de kesinlikle görülmeye değerdir.
Borçka Karagöl 1800'lü yıllarda bugünkü Klaskur yaylası'nın yakınında bulunan bir tepenin kayması sonucu Klaskur deresinin önünü kapatması ile oluşmuş. Borçka Karagöl Milli Parkı koruma altına alınmış 386 hektarlık bir alana sahip. Göl ve çevresi ise 5 hektarlık muazzam bir alan.
Artvin'e ulaştığımda ilk yaptığım şey Borçka Karagöl yol ayrımından Karagöl'e otostop çekmek oldu. Bence buraya ulaşımın en keyifli hali otostop, hele
bir de yolculuğunuzu pikap kasasında yapmışsanız her virajda karşılaştığınız doğa manzaraları sizi hayran bırakmaya yetiyor. Borçka Karagöl Milli Parkı'na giriş ücretli.
Fiyatlar şöyle:
Motosiklet : 6 TL, Araba : 9 TL, Minibüs : 25 TL (Ayrıca otopark ücreti vermeniz gerekmiyor.)
Yiyecek içecek açısından da girişte bir restaurant bulunuyor. Fakat biz şehir merkezinden aldığımız konserve tarzı yiyeceklerle geceyi geçirdik. Karagöl'e gitmeyi düşünenler için yanınıza kesinlikle almanız gerekenler arasında uyku tulumu ve yağmurluğu sayabilirim.
Konuklama açısından ise bölgede birçok pansiyon bulunuyor. Doğayla baş başa bir gece geçirmek isteyenler için ise kamp alanları mevcut. Göl çevresinden daha önceleri kamp atmak serbestken artık yasak hale gelmiş durumda. Biz de gölün biraz yamacında yol kenarında ormanın içerisine kamp attık.
Karagöl'e ilk girdiğimiz anda bizi yoğun sis bulunan bir alan karşıladı. Gölü görmek imkansızdı. Fakat yarım saat kadar sonra sisin kaybolmasıyla birlikte bu doğa harikası göl bizi yavaş yavaş kendisine hayran bıraktı. Bu manzara eşliğinde göl çevresinde turlayarak bol bol fotoğraf çektik. Gündüzü bile son derece karanlık olan bu alan geceleri zifiri karanlığa bürünüyor. Kafa lambaları ve el fenerleri de sisten dolayı çok fazla işe yaramıyor. Ama sabahın ilk saatlerinde göl kenarında yapılan kahvaltı dünyanın en lezzetli kahvaltısı diyebilirim.
Yorumlar
Yorum Gönder